20 Kasım 2009 Cuma

Dış Gebelik Nedir

Normal bir gebelikte sperm ile döllenmiş yumurta rahim içi bölgeye yerleşirken, dış gebelikte rahim dışı bir bölgeye yerleşmesi orada gelişmesidir. Döllenmiş yumurta bir sebeple tüplerden rahime doğru yapması gereken yolculuğu tamamlayamaz, başka bir bölgede takılı kalır. Dış gebelik en sık olarak kadının fallop tüplerinde yerleşir (% 90). Genelde tüplerin uzunluğunun son üçte birlik kısmında görülür. Tüpler embriyo büyümesine uygun kas yapıya sahip değildir, bu nedenle embriyonun büyümesiyle tüplerde yırtılma olur, iç kanama başlar ve anne hayatı riske girer.
Rahim dışında tüplerden başka yumurtalıklarda, rahim duvarı kenarında, rahim ağzına doğru ve hatta karın içinde gelişebilir. Çok nadir olgularda hem rahim içinde, rahim dışında gebelik aynı anda da olabilir. Hamileliğin rahim dışında yerleşimi, anne adayı için hayati risklere yol açabilir. Dış gebelik; gebeliğin ilk 3 aylık döneminde gerçekleşen anne ölümlerinde en sık sebeptir. Büyümekte olan embriyo kesin kaybedilecektir, teşhiste geç kalınırsa anne hayatı da riske girecektir. Günümüzde gelişen erken tanı ve tedavi olanaklarıyla dış gebelik anne hayatını tehlikeye sokmadan yakalanabilmekte, tüpler fazla hasar görmeden koruyucu ameliyatlar da yapılabilmektedir.

Dış gebelik neden olur

• Bir kadının tüplerinde hareket bozukluğu veya kısmi tıkanma yapan nedenler dış gebelik gelişmesine yol açabilir. Dış gebelik olgularında yapılan incelemelerde en sık sebep olarak tüplerin tek veya çift taraflı iltihabı (Salpenjit) karşımıza çıkmaktadır. Bu durum genellikle Gonore, Klamidya grubu gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklarda daha sık olur. Tüplerde gelişen iltihap, kanalın kısmi veya tamamen tıkanmasına kadar gidebilmekte, ciddi hasarlar bırakabilmektedir. http://www.hamilemiyim.net

• Daha önce geçirilmiş; yumurtalık kisti, apandisit, bağırsak, idrar torbası ameliyatları veya iltihaplara bağlı tüplerin etrafında oluşan yapışıklıklar dış gebelik riskini arttırır. Tüplerin doğumsal yapı bozuklukları da rol oynar. Rahim içi araç (spiral) kullanımı gebelik oluşmasını çok etkin olarak engelleyen bir yöntemdir, ancak bu yönteme rağmen gebelik olursa bu gebeliğin bir dış gebelik olma olasılığı çok yüksektir.

• Çocuk istemeyen bir kadında yapılmış tüplerin bağlanma ameliyatı sonrası da bazen gebelik gelişebilir, bu durumda da hasarlı tüpte dış gebelik olur. Daha önce dış gebelik geçirmiş olgularda da dış gebelik tekrarlama riski artar. Kısırlık tedavisinde yumurtlama ilaçlarının kullanımı da dış gebelik riskini az da olsa arttırmaktadır.

Dış gebelik belirtileri nelerdir

Kadınlar; adet gecikmesi, mide bulantısı, halsizlik, iştahsızlık ve göğüste gerginlik yakınmaları olunca hemen gebelik testi yaptırarak gebelik varlığını araştırırlar. Dış gebelik, başlangıçta normal gebelik yakınmalarıyla benzer http://www.hamilemiyim.net seyredebilir, bazen de adet gecikmesi sonrası lekelenme tarzı veya daha fazla kanama ve alt karın bölgesinde ağrı belirtisi verebilir. Eğer tanı biraz gecikmişse, tüpte embriyo büyümesi sonrası yırtılma ve iç kanama başlar, omuza vuran ağrı ve tansiyonda düşmeler, bayılmalar görülebilir. Benzer belirtiler düşük yapanlarda da görülebildiğinden bu ayrım çok dikkatli yapılmalıdır. Yine ayırıcı tanıda yumurtalıklarda boğulma ve apandisit de akla gelmelidir.

Dış gebelik nasıl anlaşılır

• Gebelik testinde pozitif bir sonuca rağmen ultrasonda rahim içinde gebelik kesesinin görülememesi, kanda gebelik hormonunun (Beta HCG) uygunsuz seyri, rahim komşuluğunda kitle imajı, iç kanama varsa rahim arkasında sıvı görüntüsü ve kan sayımında düşme bulgusu tanı koydurur.

• Bazen rahim arkasına vajinal yoldan bir iğne sokularak (Kuldosentez) karın içi kanama tespiti de tanı için kullanılır.

• Bazı olgularda tanı koymak için, ultrasonda rahim içi gebelik görülmüyorsa kürtaj yapılarak dış gebeliğe ait rahim içi tabaka değişiklikleri araştırılır.

• Dış gebelik tanısının konulamadığı şüpheli olgularda tanısal “Laparoskopi” de (Göbekten 1 cm’lik bir kesikten sokulan kamera ile direkt gözlem.) önemli bir yöntemdir.

Dış Gebelik Tedavi seçenekleri

• Dış gebelik tedavisinde teşhisin erken konmuş olması çok önemlidir.

• Teşhis anında tüpün yırtılmış veya yırtılmamış olması tedavi şeklini etkiler.

• Eğer tüpte yırtılma gerçekleşmişse ve iç kanama bulguları varsa tedavi ameliyattır.

• Ameliyat açık şekilde karın kesilerek yapılabileceği gibi, kapalı olarak laparoskopi yöntemiyle de yapılabilir. Ameliyat esnasında tüpte meydana gelmiş hasara göre tüp korunabilir, ya da tüpün tamamı kesilip çıkartılır. Tek tüpün tamamen kaybı olsa bile, diğer tüpten tekrar gebelik şansı devam eder.

• Tüpte henüz yırtılma olmamışsa hasta bilgilendirilerek tıbbi tedavi veya ameliyat seçeneklerinden birini değerlendirebilir.

• İlaç tedavisinde bir kemoterapik olan methotreksat belirli dozlarda verilir, hasta yakın takipte tutulur, gün aşırı kan beta HCG seviyeleri ultrason takipleri yapılır, gebeliğin tüpte gerilemesi, erimesi beklenir.

• Bazen bu tedaviye istenen yanıt alınamaz ve tüpte yırtılma gerçekleşebilir, o zaman yine ameliyat gerekecektir.

• Bazı merkezlerde vajinal yolla karın içinde dış gebelik olan tüpe doğru iğne sokulmakta ve toksik madde enjekte edilmektedir.

• Tüpte henüz yırtılma olmayan olgularda laparoskopi ile kapalı teknikle tüp çizilerek dış gebelik materyali boşaltılır, temizlenir, kanayan odaklar koter ile yakılır ve karın içi temizlik sonrası ameliyat bitirilir.

Dış gebelik ameliyatı sonrası hamilelik riskli midir?

Dış gebelik geçirmiş olgularda tekrar gebe kalma oranı yarı yarıya azalır, yeniden dış gebelik ihtimali de %20’dir. Dış gebelik olgusunda, tüp ameliyat esnasında korunabilmişse aynı tüpten tekrar gebe kalınabilir, ancak dış gebelik riski de normalden fazladır. Spiralle ilgili vakalarda ise; spiral çıkarıldığı zaman dış gebelik ihtimali iyice azalacaktır.

Daha önce dış gebelik geçirdiyseniz…

Daha önce geçirilmiş bir dış gebelik, anne ve baba adayı için çok zor bir durumdur. Ama işin psikolojik boyutundan önce, eğer daha önce dış gebelik yaşanmışsa, hamilelikten şüphelenir şüphelenmez hemen doktorunuza gitmelisiniz. Doktorunuz sizi yakın gözleme alacak, gereken testleri yapacak ve riskleri hesaplayacaktır. Testler normal çıksa bile, anne adayı kendisini iyi hissetmediğinde hemen doktora haber verilmelidir.

Dış gebelik durumu aileye çok üzüntü veren bir durumdur. İstenen bir bebeğin kaybedilmesi ve bazı durumlarda anne adayının da sağlığının tehlikede olması söz konusudur. Özellikle anne adayı bebeğini kaybetmenin getirdiği üzüntüden sonra, hamile kalma şansının azaldığını düşünür aynı zamanda da bir sonraki hamileliğinde yine aynı şeyleri yaşamaktan korkabilir.

Eşin ve yakın çevrenin dış gebelik yaşayan bir anne adayında bu duygu değişimlerinin gayet normal olduğunu kabul etmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki; anne adayı birden, kendisini psikolojik olarak hazırlayamadan bebeğini kaybetmiştir. Olay anne adayının kontrolü dışında gerçekleşmiştir bu kayba alışmak bir hayli zaman alacaktır.

Hamileliğin birden bitmesi de anne adayının duygu durumunun değişmesine sebep olur. Bu durum; anne adayının hormon dengesini bozar, kendisini çok hassas, depresif hissetmesine sebep olabilir.

Eş desteği

Dış gebelik bir aileye çok zor zamanlar yaşattığı gibi aynı zamanda eşlerin birbirine destek olması, daha da yakınlaşmasını sağlayabilir. Bazı durumlarda ise eş, bebeğini kaybetmiş anneyi anlayamaz ve destek olamaz. Böyle bir durumda, eşinizle konuşmayı denemelisiniz. Eğer kendinizi çok yalnız hissediyorsanız ve eşiniz size destek olamıyorsa bir uzmandan yardım almayı denemelisiniz.

Şunu da unutmamak lazımdır ki; eşiniz de bebeğini kaybetmiştir ve o da kendisini kötü hissediyordur. Fakat çoğu erkek duygularını ifade etmekte zorlanır, güçlü görünmeye çalışır. Bazen de hiçbir şey olmamış gibi, her şeyin düzgün gidiyormuş gibi davranabilir. Bu durumda bile, aslında size destek olmaya çalışıyor olabilir.

Bir sonraki hamileliğiniz

Dış gebelik yaşadıktan sonra tekrar bebek sahibi olmadan önce kendinizi psikolojik ve fiziksel olarak toparlamanız gerekir. Unutmayın öncelikli olan sizin sağlığınızdır. Kendinize belirli bir süre tanımalısınız. Bu durumu yaşamış anne adaylarının kendisini toparlaması için tekrar bebek sahibi olmaya çalışmadan önce üç ay beklemesi önerilir.

Dış gebeliği yaşamış bayanlarda duygu durumu her kadında değişiklik göstermektedir. Kimisi hemen çocuk sahibi olmak isterken bazı bayanlar ise tekrar aynı şeyi yaşamaktan korkarlar. Şunu hiç unutmamalısınız, dış gebelik yaşadıktan sonra kendinize belirli bir miktar süre tanıdıktan toparlandıktan sonra doktorunuzun kontrolüyle sağlıklı bir gebelik yaşama şansınız çok daha yüksektir. Olumsuz düşüncelerden kendinizi kurtarmaya çalışmalı, yakın çevrenizin ailenizin pozitif desteğini kabul etmelisiniz.


Hamilelik İsteyenler Okusun

Erkeklerde orgazm ile spermden zengin meninin, vajina ve rahim ağzına doğru saatte yaklaşık 15 mt’lik bir hızla atılmasını sağlar. Kadınlardaki orgazm da buna yardım eder. Bazı çalışmalar kadındaki dalga benzeri kasılmaların spermlerin rahim ağzına doğru gitmesine yardımcı olduğunu göstermiştir, ancak kesin bir sonuç yoktur. Masajla ilgili de kesin bir bilgi yoktur. Bu yüzden siz eğlenmenize bakın, çünkü tüm bunlar gebe kalmanıza yardımı olan şeylerdir. Cinsel pozisyon konusu da bu şekildedir. Hangi pozisyonun olduğu önemli değildir. Önemli olan her ikinizin de iyi vakit geçirmeniz ve kadının yumurtlama döneminde, üreme yollarında canlı spermlerin bulunabileceği sıklıkta cinsel ilişkiye girmenizdir. Özetleyecek olursak, iki adet kanaması arasındaki dönemde günaşırı cinsel ilişkiye girmek önemlidir.

Cinsel birleşmeden sonraki ilk birkaç saat içinde döllenme gerçekleşebilir. Bundan beklemekten başka yapacağınız fazla bir şey yoktur. Bazı yerlerde kalçanızın altına yastık koyarak 20-30 dakika yatmanız yerçekiminden faydalanarak spermlerin yumurtaya ulaşmasını kolaylaştırmanız gibi öneriler yazabilir. Milyonlarca spermin kendi yumurtasını arıyor olması kolay bir yolculuk değildir. Spermler için ilk engel vajinadaki asit seviyesi olur. Burası, spermler için öldürücü olabilir.

Ardından vajinal akıntı gelir. Bu akıntı spermler için geçilemeyen sıkı bir ağ gibi olabilir. Ancak mucizevi bir şekilde bu ağ gevşer güçlü yüzücüler buradan geçebilirler. Fakat hepsi bu kadar da değildir. Spermin daha kat edeceği çok yolu vardır. Rahim ağzından rahme girip yumurtalık kanalına kadar yaklaşık 15-20 cm’lik bir mesafeyi geçmesi gereklidir. 10 dakikada bir santimetre ilerlediği düşünülürse gerçekten de bunu bir seyahat olarak düşünebiliriz. En hızlı sperm, en erken 45 dakikada yumurtayı bulur. Yavaş bir sperm için bu süre 12 saate kadar çıkabilir. Eğer bir sperm yumurtalık kanalına geldiği halde yumurtayı bulamazsa burada 72 saate kadar bekleyebilir. Burada yumurtayı dölleyebilecek sperm sayısı yalnızca birkaç düzine kadardır. Çünkü diğerleri ya yolda tuzaklara takılmışlardır, ya kaybolmuşlardır, yani yanlış yumurtalık kanalına gitmişlerdir ya da yolda ölmüşlerdir. Ancak yumurtaya ulaşabilen şanslı spermler için yarış henüz bitmemiştir. Yumurtanın dış kabuğunu delerek diğerlerinden önce içeri girmeleri gerekecektir. Bir tanesi içeri girmeyi başardıktan sonra yumurtanın kabuğu hemen değişir ve diğer spermlerin girişine izin vermez.

İlk sperm içeriye girdikten sonra yumurtanın üzeri, tıpkı koruyucu bir kalkanla kaplanır. Asıl mucize bundan sonra başlayacaktır. Yumurtadaki genetik madde ile spermdeki genetik maddeler ilk 24 saat içinde birleşerek döllenecek yeni bir hücre oluşarak hızla çoğalmaya başlayacaktır. Embriyo olarak bilinen bu yeni hücre kümesi, yumurtalık kanalından aşağıya doğru yolculuğuna başlayacak rahim duvarında bir yere tutunacaktır. Bu yolculuğun son kısmı üç veya biraz daha fazla gün sürecektir. Fakat sizin gebe kaldığınızı anlamanız için birkaç hafta daha geçmesi gerekecektir. Eğer adet kanamanız gecikir ve gebeliğin diğer belirtilerini de hissederseniz evde yapılan gebelik testlerini uygulayabilirsiniz. Artık bir gün gecikmeye bile hassas olan gebelik testleri vardır bu yolda çok ufak bir adım bile atılmış olsa anlayabilirsiniz.

Hamileler İçin Domuz Gribi Aşısı

Domuz gribi salgını en çok hamileleri, 65 yaş üstü kişileri ve 2 yaşın altındaki çocukları tehdit ediyor. Hem kendini hem de karnındaki bebeğini düşünmek zorunda olan anne adayı ise, kararsız olan kişilerin başında geliyor. Mevsimsel grip aşısından çok önemli olan domuz gribi aşısının tercih edilmesi gerekiyor. İlk 6 ayın içinde olan yeni doğmuş bebekler aşı yapılarak korunamaz henüz bağışıklık yanıtı geliştiremeyen bu bebekler için hamile anne adaylarının aşı vurulması gerekiyor. Ayrıca 6 aylıktan küçük bebeği olan kadınlarında mutlaka aşı yaptırmasında fayda vardır.

Gebeliğin son 3 ayında risk artıyor

Hamilelerin risk grubunda olduğu açık, özellikle gebeliğin son 3 ayında artan yük zorlanan kalp azalan akciğer performansı virüse direnci azaltıyor. Aşının sakatlık yapıcı etkisinin düşük potansiyelli olduğu görülüyor. İlk verilere göre hastalığa yakalanan 34 kadının 6’sında ölümle sonuçlanmıştır. Buda hamilelerin aşılanması hatta virüse yakalanan ya da enfekte kişilerle temas eden gebelerin seltamivir (tamiflu) zanamivir (relanza) hemen ilk 48 sat içerisinde başlanmasını gerektiğini gösterir. Aslında hamilelerin aşılanmasında hamilelerin korunması kadar doğacak çocuklarını ilk 6 ay korunmasına katkısı da önemlidir. İlk 6 ay bebeklerin bağışıklık sistemleri çalışmamaktadır ve anne sütünden pasif olarak bağışıklık kazanırlar. Eğer anne aşılanmış domuz gribi geçirmişse emzirerek çocuğunu korur. Aksi taktirde ilk 6 ay çocuklar tamamen savunmasızdır. Ve virüsün de en ağır seyrettiği gruplardan biridir. Burada sadece hamilelerin değil 6 aylıktan küçük bebeği olan kadınların da aşılanmasının gündeme alınmasının önemi ortaya çıkıyor.

Emziren anne ellerini çok sık yıkamalıdır

Domuz gribinin anne sütüyle geçip-geçmediği bilinmemektedir. Ancak mevsimsel grip de anne sütüne geçişi nadirdir. Anne grip geçiriyorsa ellerini iyi yıkayarak solunum teması yapmadan emzirebilir. Domuz gribinin mevsimsel gribin yeni bir formu olması nedeniyle aşının hafif ateş, yan ağrısı, uygulama yerinde şişlik, hafif grip benzeri yan etkiler olabilir. Diğer aşının önemli ama nadir komplikasyonları ise Gulian Barre Sendromu (GBS) (beyin hücrelerinde iltihap) gibi nadirdir (GBS a yakalanma 1/100000) ve virüsü kapanlardaki ölüm oranı binde 1-5 oranı ile kıyaslanamayacak kadar düşüktür.

Gebeliğin son 3 ayı virüse karşı direnci azaltıyor

Hamileler risk grubundadır. Özellikle gebeliğin son 3 ayında artan yük zorlanan kalp ile azalan akciğer performansı virüse direnci azaltıyor. Aşının sakatlık yapıcı etkisinin düşük potansiyelli olduğu görülüyor. İlk 3 ay aşı yapılabilir, ama sakatlık yapıcı etkinin nadir de olsa olma ihtimalinden dolayı bu sakıncayı taşıyanlar aşı olmayı hamileliğin üçüncü ay sonrasına erteleyebilirler. Emzirme dönemindeki annelerde ilk 6 aylık çocuklarını korumak için aşılanmaları (6-24 ay çocukların korunması için çocuk hastalıkları uzmanlarının değerlendirmelerini dikkate almaları ), özellikle gebelikte aşı yaptırmayı tercih etmeyenlerin toplu alanlarda virüsün bulaşma yollarına azami dikkat etmelerini öneriliyor. Buna çocuğun tam izolasyonu da dahil olabilir.

GEBELİKTE SIK RASTLANAN BELİRTİLER: BULANTI VE KUSMALAR

Gebeliğe bağlı olarak ortaya çıkan fizyolojik estradiol ve HCG hormonları artışının normalden fazla olması ya da seviyeler normal sınırlar içinde olmasına karşın bireysel duyarlılığın yüksek olması bulantılara ve kokulardan tiksinme gibi diğer bazı belirtilere neden olmaktadır. Mol gebeliği ve çoğul gebelik gibi durumlarda HCG normalden çok fazla üretildiğinden hyperemesis'e sık rastlanır.

Ayırıcı Tanı

Her bulantı ve kusmayı gebeliğe bağlamak doğru değildir. Özellikle çok şiddetli olan ve tedaviye zayıf cevap veren bulantı ve kusmalarda, birinci trimester bitiminde devam eden ya da ikinci trimesterde yeni başlayan bulantı kusmalarda aynı belirtilere yol açabilecek diğer hastalıklar da aranır. Bunlar arasında en önemlileri mol gebeliği, hepatit (karaciğer iltihabı), pankreatit (pankreas iltihabı), kolelityazis (safra kesesi taşı), kolesistit (safra kesesi iltihabı), peptik ülser (mide ve oniki parmak barsağı ülseri), pnomoni (zatürre), hipertiroidi (tiroid bezinin aşırı çalışması), over kisti torsiyonu (over kistinin boğulması), sindirim sistemi tıkanmaları, IDDM (insüline bağımlı diabet hastalığı) başlangıcı ve beyin tümörleridir. Bu hastalıklar gebe olmayan kadınlarda bile nadir görüldüklerinden gebelerde çok daha ender olarak görülürler.

Hyperemesis Gravidarum'un anne adayı ve fetus üzerine etkileri

Erken gebelikte aşırı bulantı ve kusmaları olan anne adaylarının gebeliklerinin daha sağlıklı geçtiği ve düşük yapma oranlarının da azaldığı sıklıkla gözlenen ancak bilimsel olarak nedeni aydınlatılamayan bir durumdur. Ancak hyperemesis gelişen ve yetersiz tedavi gören ya da tedaviye cevap vermeyen anne adaylarında bu durum tersine dönebilir. Kilo kaybı, elektrolit dengesizlikleri, besin ve vitaminlerin yetersiz alınması durumunda bebekte gelişme geriliği gelişebilmektedir.

.


GEBELİĞİN TANISI

  • Beklenen adetin başlamaması

  • Memelerde dolgunluk, hassasiyet, memeucunda koyulaşma, memebaşında karıncalanma hissi

  • Karnın alt kısmında dolgunluk, şişkinlik ve bazen hassasiyet

  • Bulantı ve bazen kusma

  • Yorgunluk, uykuya eğilim, başdönmesi

  • Sık idrara çıkma

  • Vajina salgılarının artması

Bu belirtiler gebelik oluştuğu andan itibaren vücudunuzda salgılanmaya başlanan gebelik hormonlarının ve salgılanma miktarı artan östrojen ve progesteronun etkisiyle meydana gelir. Bu fizyolojik hormonal değişikliklerin esas amacı vücudunuzun gebeliğe uyumunun sağlanması ve bebeğinizin gelişmesidir.

Bu belirtiler muhtemel bir gebeliğin habercisidir. Kesin tanı için gebelik testi yapılmalı veya ultrasonda gebelik gözlenmelidir.

GEBELİK (hamilelik) TESTLERİ

Gebelik rahim içinde (dış gebelik durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır.

Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCGölçümü yapılır.

İdrar testleri:

Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG'nin varlığının ya da yokluğunun saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG'yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler. İdrar testlerinde "gebelik müspet" sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak "gebelik menfi" sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.

Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50'lerde olabileceğini göstermektedir ("Hata" genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).

Laboratuvarda uygulanan idrarda gebelik testleri ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.

Kan testi (beta HCG):

İdrar testleri ß-HCG'nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG'nin kandaki seviyesinisaptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz adet gecikmesi bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.

Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, mol gebeliği, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.

ULTRASONLA GEBELİK TANISI

Adet gecikmesi birkaç günü bulduğunda geçtiğinde gebelik testi yapılmaksızın vajinal ultrasonla gebelik tanısı konabilir. Abdominal (karından bakılan) ultrasonla ise adet gecikmesi en az bir hafta olmalıdır.

Erken gebelikte yapılan ultrasonografinin önemi:

Gebelik testinin müspet çıkması gebelik varlığının kesin kanıtıdır, ancak gebelik tanısı konduktan sonra cevap arayan önemli sorular vardır:

?

Doktor kontrolleri ne zaman başlamalı ve ne sıklıkla olmalı?

En ideali gebe kaldığınızı öğrenir öğrenmez doktor kontrolüne başlamanızdır. Bu ilk kontrol esnasında herhangi bir risk belirlenmediğinde gebelerimizi 28. gebelik haftasına kadar dörder haftalık aralıklarla, 28.haftadan 36. haftaya kadar ikişer haftalık aralıklarla ve bu haftadan sonra doğuma kadar her hafta kontrole çağırmaktayız. Ancak bir kontrolden diğer kontrole kadar geçen süre içerisinde herhangi bir şikayet olması durumunda mutlaka doktorunuzla bağlantı kurmanız önemlidir.

İYİ BİR GEBELİK DÖNEMİ GEÇİRMEK...


Siz anne adaylarının gereksiz tıbbi manipulasyonlara maruz kalmamak, doğumbiliminin gelişmişliğinden azami faydalanmak için yapmanız gerekenler var:;

Gebelik tümüyle fizyolojik bir olaydır...

Gebeliğin kadın hayatının bir dönemi olduğunu her zaman hatırlayın. Kadın hayatının bebeklik, çocukluk, ergenlik, doğurganlık, menopoz evreleri ve bu evrelerin kronolojik bir başlangıcı ve bitişi vardır.

Yaşamınızı organize edin...

Gebelik ciddi bir iştir. Her ciddiye aldığınız iş gibi gebeliğiniz hakkında da plan yapın. Evrene yeni bir canlı getirme projesini baştan sona kadar planlayın. İşin üstesinden gelmek için gerekli olanlar, yapılan iş hakkında bilgili olunması, işin sevilmesi ve sonucun başarı olacağından emin olunmasıdır.

Gebe kaldığınız andan itibaren yeni bir süreç içine girdiğinizi ve kendi sağlığınız dışında başka bir canlının sağlığından da sorumlu olduğunuzu unutmayın. Gebe olduğunuz için kendinizle gurur duyun ve bebeğinizi kucaklayacağınız günlerin hayalini kurun.

Daha önceden sigara içiyorsanız bırakın. Çünkü içeceğiniz tek bir sigara bile bebeği olumsuz etkilemektedir. Daha önceden alkol alma alışkanlığınız varsa bunu da bırakma zamanıdır.Alkolün miktarı ile bebeğe verdiği zararın miktarı arasındaki ilişki tam olarak açığa kavuşmamıştır. Daha önce düzensiz yemek yeme alışkanlığı, az uyuma alışkanlığı gibi alışkanlıklarınızı bırakmanın da tam zamanıdır. Alelacele birşeyler yemeyi bırakıp İçeriği daha faydalı bir yemek yeme alışkanlığı edinmenin de zamanı gelmiştir.

Bedeni aşırı zorlayıcı bir işte çalışmadığınız sürece işinizi bırakmanıza gerek yoktur. Ancak her fırsatta dinlenmeyi ihmal etmeyin.

Yaşama bakış açınızı tekrar gözden geçirin...

Daha önce yaşama bakış açınız karamsar ise bunu da değiştirmenin tam zamanıdır. Gebelik sizin dünyaya yeni bir canlı getirerek katkıda bulunmanızın hazırlığıdır. Bebeğin rahim içinde ilk aylardan itibaren sizin temel duygu, düşünce ve olayları yorumlama alışkanlıklarınızı hissettiğini ve benimsediğini bilin. Yaşamı ve gebeliğinizi bir savaş olarak değil bir oyun olarak görün. Böyle gördüğünüzde dünyada birden fazla gerçek olabildiğini farkedeceksiniz. Eşinizle bu konuda iletişim kurun.

Bir uzmanla işbirliği yapın...

Gebe kaldığınızı anladığınız zaman en kısa zamanda kendinize bir doktor seçin ve düzenli olarak kontrollere gidin. İlk seçtiğiniz doktor daha sonra gideceğiniz doktor olmayabilir. Yalnız doktor konusunda karar verdikten sonra doktorunuza sadık kalın. Doktorunuzun önerilerine uyun. Hiçbir şikayetiniz olmasa bile kontrole gidin. Dünya üzerinde doğumların çok büyük kısmının doktorların olmadığı ortamlarda bile problemsiz gerçekleştiğini unutmayın. Muhtemelen siz de bu çoğunluk içinde yer alacaksınız. Doktorun varoluş amacı normal doğuma müdahale etmek değil, normalden sapmaları anlamak ve bunlara müdahale etmektir. Siz yine de işi şansa bırakmayın ve 2000'li yılların erken tanı ve tedavi olanaklarından sonuna kadar yararlanın.

Sizi yanlış yönlendireceklere karşı en iyi savunma bilgidir...

Çağımız bilgi çağıdır. Bilgi ya da "bilgi" çok çeşitli kaynaklardan bize ulaşmaktadır. Çevreden, özellikle de yakın çevreden ve gazete, dergi, TV, radyo gibi kaynaklardan ulaşan bilgilerehemen inanmayın. İnsanlar gebeleri endişelendirmeyi severler, çünkü onları da endişelendiren biri olmuştur. Yanlış bilgi almak yerine doktorunuza ve güvenilir bilimsel kaynaklara başvurun ve herzaman vücudunuz hakkında bilgi sahibi olun.

Tıbbi bilgiler doktorların tekelinde değildir. Bilgi herkese açıktır. Ancak uygulama ve müdahale etme yetkisi doktorlarındır. Siz bedeniniz, gebelik, doğum, lohusalık gibi konularda mutlaka bilgilenin. Doktorunuza bol bol sorun. Doktorlar, kendilerine sorulan mantıklı soruları yanıtlamaktan hoşlanırlar.

ABORTUS (DÜŞÜK)

Anembriyonik gebelik (anembriyonik=embriyo olmayan yani "boş" gebelik; ingilizce=blighted ovum)

Yapılan ultrasonda gebelik haftasına göre embriyo görülmesi gerekirken, embriyonun görülememesi durumudur.Embriyonun abdominal (karından yapılan) ultrasonografide takriben 6 haftalıkken, vajinal ultrasonografide ise takriben 5.5 haftalıkken görülememesi durumunda anembriyonik gebelik düşünülür (Ancak gebelik haftası değerlendirmesi yapılırken son adet tarihi baz alındığında oluşabilecek hatalar nedeniyle (geç yumurtlama gibi), haftaya bağlı yorum çok dikkatli yapılmalıdır). Gebelik kesesi bu durumda haftasına uygun büyüklükte olabileceği gibi, normalden büyük ya da küçük olabilir. Embriyo gebeliğin erken aşamasında aşağıdaki anlatılacak nedenlerden birine bağlı olarak ölmüş ve rezorbe olarak ("eriyerek") görülmez hale gelmiş, ya da baştan beri hiç gelişmemiştir. Gebelik hormonları belli bir süre daha etkili olmaya devam eder ve belli bir süre sonra (ortalama 1 hafta içinde) gebeliğin düşükle sonuçlanması beklenir.

Anembriyonik gebelik tanısının kesin olduğu durumlarda tıbbi tahliye uygulanmalıdır. Şüphede kalınan durumlarda ikişer gün aralıklarla tercihan vajinal ultrasonografide gebelik kesesinin büyümesi izlenebilir ve /veya beta HCG değerlerinin normal artıp artmadığı araştırılabilir (beta HCG bu dönemde 48 saatte bir yaklaşık iki katına çıkar ve gebelik kesesi günde ortalama 1.2 milimetre büyür). Gebelik kesesinin büyümemesi, küçülmesi veya gerekenden yavaş büyümesi durumunda yine anembriyonik gebelik tanısı konarak gebelik sonlandırılmalıdır.

Bozulmuş gebelik

Anembriyonik gebelikle benzer bir durumdur. Sıklıkla gebelik kesesinin düzensiz olarak izlendiği durumlarda bu tanı konur. Normalde yusyuvarlak olması gereken gebelik kesesi düşükten hemen önceki dönemde düzensiz hale gelebilir ve yine sıklıkla kesenin etrafında az miktarda kan birikimi olur. Bozulmuş gebelik ifadesi genellikle bu durumu tarif etmek için kullanılır. Tanı konduktan sonra tıbbi tahliye ile gebeliğe son verilir.

Missed abortion (missed abortus da denir)

Embriyo öldükten belli bir süre sonra anne adayının kanına bazı maddeler geçmeye başlar ve kısa süre içinde gebelik hormonları da azalmaya başlar. Takiben gebelik belirtileri giderek azalır. Döllenen yumurta hücresinin üretilmiş olduğu yumurtalıkta, ovulasyondan hemen sonra çatlamanın oluştuğu bölgede ortaya çıkan ve gebeliğe erken dönemde progesteron desteği veren corpus luteum (korpus luteum okunur) yapısı da çöker. Buna bağlı olarak hormon desteğini yitiren gebelik, uterus kasılmalarıyla kendini dışarıya atma işlemlerine başlar. Bu işlemler genellikle embriyo öldükten sonraki birkaç gün içinde başlar ve bir haftanın sonunda ağrı ve kanamayla gebelik ürünleri dışarı atılır. Embriyonun ölmesinin üzerinden 2 hafta geçmiş olmasına rağmen düşük eyleminin başlamamasına missed abortus ("beklenen ama gerçekleşmeyen" düşük) adı verilir. Bu tanı giderek azalmaktadır, zira günümüzde embriyonun ölü olduğu farkedildiğinde kısa zamanda tıbbi tahliye önerilir. Bu tanı en sık ultrasonda son adet tarihine göre olması gereken embriyo gelişiminin en az iki hafta geri kaldığı ölmüş embriyo (12. haftadan sonra fetus denmelidir) görüldüğünde konur. Tedavi yine gerekli ön tetkikler sonrası tıbbi tahliyedir.

IUMF: Inutero mort fetalis (=fetusun ölmesi)

Fetusun herhangi bir nedene bağlı olarak öldüğünün gözlenmesi durumunda bu tanı konur. Ölüm gerçekleştikten sonra anne adayının kanına geçen bazı maddelerin etkisiyle ve hormonların azalmasıyla sıklıkla en geç iki hafta içinde düşük eylemi kendi kendine başlar. Ancak günümüzde bu tanı konduğunda beklemek yerine gerekli ön tetkikleri takiben tıbbi tahliye önerilir.

Bu aşamada bir konudan daha bahsetmekte fayda vardır: Herhangi bir nedenle embriyo ya da fetus öldüğünde anne adayının kanına geçen maddeler kan pıhtılaşma mekanizmasını olumsuz yönde etkileyen maddelerdir. Bebek öldüğünde gebelik haftası ne kadar ileriyse ve ölümün üzerinden geçen gün sayısı ne kadar fazlaysa kan pıhtılaşmasının olumsuz yönde etkilenme riski o kadar fazladır. Bu pıhtılaşma bozukluğu basit bir şekilde yanlızca pıhtılaşma zamanını hafifçe etkileyen ve uzatan bir bozukluk olabileceği gibi, tüm pıhtılaşma faktörlerinin kısa zamanda tükenmesiyle sonuçlanan ciddi bir durum olabilir. DIC (Disseminated intravascular coagulopathy, yaygın damariçi pıhtılaşması) adı verilen bu durum kanamaya bağlı ölüme bile neden olabileceğinden, bebeğin ölü olduğu saptandığında gerekli ön tetkikler yapıldıktan sonra fazla beklenmeden gebeliğin tahliye edilmesi tercih edilir. Halk arasında bu durum "ölü bebeğin anneyi zehirlemesi" olarak bilinir.

DIC ihtimalini araştırmak için kan pıhtılaşmasını değerlendiren testlerin fetusun ölü olduğu tüm durumlarda yapılması gerekir. Özellikle yüksek riskli durumlarda (büyük gebelik, fetusun uzun zamandan beri ölü olduğundan şüphelenilmesi) tahliye öncesi hastanın kan grubuna uygun olarak taze kan hazır bulundurulması da önemlidir.

Spontan (kendiliğinden) abortus

Bozulmuş gebelik veya anembriyonik gebelik oluştuğunda, bebek öldüğünde yukarıda anlatıldığı gibi fizyolojik mekanizmalar devreye girer ve uterusun içini boşaltarak gebelik öncesi duruma getirmeyi amaçlar. Bu da kendini gebeliğin ilk 20 haftasında kanama, ağrı ve beraberinde "parçalar" düşürme şeklinde gösterir. Gebelik haftası ilerledikçe kaybedilen kan miktarı artar ve düşen "parçaların" hacmi de daha fazla olur. Muayenede serviks (rahimağzı) açıktır ve dışarıya kan ve gebelik ürünlerinin çıktığı gözlenir. Düşük eylemi vücudun kendisi tarafından başlatılmıştır.

Düşük eyleminin kendi kendine başlayıp bitmesi durumunda komplet abortus (tamamlanmış düşük) deyimi kullanılır. Özellikle ilk 6 haftasında veya 14 haftalıktan büyük olan gebeliklerde oluşan düşüklerde sıklıkla komplet abortus oluşur. Muayenede kanamanın az olduğu gözlenirse ve tercihan vajinal ultrasonografide uterusun içinin tamamen boşaldığı gözlenirse ek müdahale gerekmez.

Bazı durumlarda ise düşük eylemi başlar ancak uterusun içinin kendi kendine boşalması uzun sürer ve bazen de tam boşalma hiç gerçekleşmez. Bu duruma da inkomplet abortus (tamamlanmamış düşük) adı verilir. Özellikle 6 hafta ile 14 haftalık gebeliklerin düşükle sonuçlandığı durumlarda zarlar ve yeni gelişmekte olan plasenta uterusa sıkıca tutunmuş olduklarından uterus kasılmaları bu yapıları yerinden söküp dışarı atmakta zorlanır. Düşük eylemi sürdükçe uterus tam boşalamamış olduğundan kanama devam eder. Bu durumlarda hem kanamayı durdurmak, hem de içeride kalan parçaların enfeksiyona yolaçmasını önlemek için kürtaj yapılması gerekir. Kürtaj, gebelik haftasına göre değişmek üzere, 10. haftaya kadar genellikle plastik boru şeklinde aletlerle uterus içinde kalan parçaların temizlenmesi işlemine verilen isimdir. Plastik borular, arka kısımlarına takılan vakumun emici etkisiyle ve yine uçlarının nispeten keskin olması nedeniyle uterus duvarına yapışık halde bulunan "parçaları" uterus dışına çekerler. Bazı durumlarda aynı işlem küret adı verilen metal aletler yardımıyla hafifçe kazınarak yapılması gerekebilir.

Rest plasenta ("parça kalması")

Düşük sonrası veya yasal tahliye sonrası uterus içinde plasenta ve gebeliğe ait diğer bazı parçaların kalmasına verilen isimdir. Kanamayı durdurmak ve enfeksiyonu önlemek için genellikle kürtaj uygulanması tercih edilir.

Habituel abortus (tekrarlayan düşükler)

Bir kadının en az iki kere (bazı ekollerde üç kere) düşük yapmasına verilen isimdir.


8 Kasım 2009 Pazar

İN-VİTRO FERTİLİZASYON (IVF) ve MİKROENJEKSİYON (ICSI) NEDİR?


TÜB BEBEK (ivf) ve MİKROENJEKSİYON (icsi) NEDİR?
İVF veya diğer adıyla "Tüp Bebek" terimi vücut içinde değil de laboratuar ortamında bir araya getirilen spermin kadın yumurtasını döllemesini ifade eder.

Tüb bebek ile eş anlamlı kullanılan "İVF" neyi ifade eder?
İVF, latince kökenli "İn Vitro Fertilizasyon" kelimelerinin baş harfleri kullanılarak elde edilen bir kısaltmadır. Burada in vitro "dış ortamda (tüp içinde) yapılan" , fertilizasyon ise "döllenme" anlamına gelmektedir. Döllenme sperm ve olgun yumurta hücrelerinin birleşmesine verilen "gebelik başlangıcı"dır.

Yani ivf, laboratuar ortamında "tüp içinde döllenme" anlamına gelmektedir ve tıbbi terminolojide tub bebek ile aynı anlama gelmektedir.

İngilizce'de de ivf olarak geçen tüp bebek işlemleri "in vitro fertilization" tümcesinin kısaltması olarak kullanılmaktadır.

Kontollü Ovaryan Hiperstimulasyon (KOH) ve OPU (Oocyt pick up) ne demektir?
Yumutalıkları çalıştırıcı ilaçlar verilerek kadındaki yumurtaların uyarılmasına "over stimulasyonu" adı verilir. Bu işlem bir takım ilaçlar ile kontrollü bir şekilde yapıldığı için "Kontrollü Overyan Stimulasyon (KOS)" veya "Kontrollü Ovaryen Hiperstimulasyon (KOH)" olarak da geçmektedir.

Kontrolllü over hiperstimulasyonundaki amaç yumurtalıkların uyarıldıktan sonra "ovulasyon indüksiyonu" denilen yumurta atılımını (ovulasyonu) uyarmaktır.

Ovulasyon oluşturulduktan sonra "yumurtaların toplanması" işlemine "oocyte pick up (OPU)" denir. İngilizce'de oocyte "olgun kadın yumurtası", pick up "toplama" anlamına gelmektedir. (Oocyte yerine Türkçe'de "oosit" kelimesi kullanılmaktadır ).

ET (Embrio Transferi) ne demektir?
Tüp içinde bölünerek oluşan dört veya altı hücreli ilk gebelik ürününe "embriyo (embrio)" adı verilmektedir. Embriyoların rahim içine bir katter (ince çubuk) aracılığı ile yerleştirilmesi işlemine "Embriyo Transferi" (embrio transferi) anlamında "ET işlemi" denilmektedir. Embriyo transferi (ET) ivf işleminin son ve en önemli aşamasıdır.

Embriyo Transferi ile ilgili bilgiler için >>>

Tüb bebek işlemleri tıpta ne kadar süreyle uygulanmaktadır?
İVF (tub bebek) 30 yıldan uzun bir seredir tıpta uygulanılan bir infertilite (kısırlık) tedavisi yöntemidir.

IVF ile ilk sağlıklı doğum 1978 yılında gerçekleşmiş ve İngiltere'de "Louise Brown" bu yöntemle dünyaya gelmiştir.

Tüp Bebek (ivf) nasıl yapılır?
Tüpbebek (ivf) işleminde yumurtalıkları uyarıcı ilaçlarla toplanılan kadına ait yumurtalar, özel kültür sıvısı içeren bir tüp içine alınarak ortama belirli sayıda hareketli sperm bırakılır. Bu şekilde spermin kendiliğinden yumurta içerisine girmesi beklenir.

Anne vücut ortamını taklit eden bu cihazlarda (inkübatörlerde) bekletme işlemine "inseminasyon" denir. Daha sonraki aşamalar mikroenjeksiyon ile aynıdır.




Mikroenjeksiyon (icsi) nedir?

"Mikroenjeksiyon" (ICSI) işleminde ise sperm özel mikro-aletler yardımıyla yumurtanın içerisine direkt olarak yerleştirilmekte, adeta bir mikro enjektör vasıtası ile enjekte edilmektedir.




Üstteki resimde bir mikro enjektör ile oosit (yumurta hücresi)tutucu pipetle sabitlendikten sonra delinerek içeriye sperm enjekte edilmektedir.

Halk arasında mikroenjeksiyon (mikroenjeksion) işlemine "iğneli gebelik" adı verilmektedir. Bir çeşit tüpbebek uygulaması olan mikroenjeksiyon işlemi İngilizce'de "microinjection" olarak geçmektedir.
Hem IVF hem de mikroenjeksion ile bu şekillerde vücut dışında elde edilen döllenmiş yumurtalar belirli bir süre özel besleyici sıvılar (kültür ortamı) içerisinde tutularak bölünmeye başlamaları beklenmekte ve daha sonra gelişen embriyolar belli bir safhadayken normal gelişimini sürdürebilmeleri amacıyla rahim içine yerleştirilmektedir.

TÜP BEBEKTEN KİMLER YARARLANABİLİR ?

Tüp Bebek Tedavileri Aşağıdaki Hastalar İçin Uygundur:


Yumurtalık kanalları olmayan veya herhangi bir nedenletıkalı olan kadınlar.

Gebe kalmak için geçirdiği cerrahi girişimleri başarısız olanlar vecerrahinin çok riskli olduğu kadınlar.

Erkekten kaynaklanan nedenlerle çocuk sahibi olamayan çiftler. (Erkek faktörü, Male faktor)

Çocuk sahibi olamama nedeni; endometriyozis, rahim ağzındaki salgının sperm hareketlerini bozması (servikal faktör), yumurta kistlerinin çatlamaması (unruptured follikül), tekrarlanan 3 - 4 kez rahim içi aşılamada (intrauterin inseminasyon - IUI) ile gebelik elde edilememiş olanlar.
Yaşı 35' in üzerinde olan infertil kadınlar.

TÜP BEBEĞİN TARİHÇESİ

İnfertilite ve Tüb Bebek Tedavilerinde Kronolojik Gelişmeler
İnfertilite araştırmaları aslında onlarca yıldır sürmektedir. Ancak vücut dışında insan yumurtasının döllenebilmesi 1960'ların sonlarında başarılabilmiştir.

1968'de tüpleri tıkalı bir kadına yapay tüp takılmış, ama başarı sağlanamamıştır. Bu tür başarısız denemelerden sonra çalışmalar vücut dışında döllenme araştırmalarına dönmüştür.

İlk kez 1973'te vücut dışında döllenme başarılabilmiştir. Fakat döllenme sonrası oluşan embriyo rahime yerleşememiş (yani "implante olamamış") ve düşükle kaybedilmiştir.

Başarıya Ulaşan İlk tüp Bebek Denemesi
Temmuz 1978'de İngiltere' de, ilk tüp bebek olan ünlü "Louise Brown" dünyaya gelmiştir. Bu uygulamayı başaran doktorlar olan Dr.Steptoe ve Dr. Edwards saygıyla ve şükranla anılmaktadır.

Bu aşamadan sonra hedef, yumurtlama tedavilerinin geliştirilmesine doğru da ilerlemiştir. Bu amaçla kullanılmaya başlanan hormonlar 1979 ve 1980 yıllarında geliştirilmeye başlanmıştır.

Tüp bebek fikrinin orijinal kullanılış noktası tüplerin tıkalı olduğu durumlar olmakla birlikte, bu fikir giderek olgunlaşmış, uygulama alanları ve nedenleri de her geçen gün artmıştır.

GIFT ve ZIFT Uygulamaları
Oluşan embriyo kadına GIFT, ZIFT gibi yöntemlerle verilmesi önemli aşamalardır. Sperm sorunu olan çiftlerde SUZI ve PZD gibi metotlarla sperm-yumurta buluşması sağlanmıştır.
İlk Mikroenjeksion (İCSİ) Uygulaması
Mikroenjeksion (İCSİ) de ilk gerçek ilerleme 1996'da başarılmıştır.

ICSI yani mikroenjeksion ile tüp bebek uygulamalarının başarı oranı daha da artmış, önceleri kayıtsız kalınan erkeğe bağlı kısırlık problemlerinde önemli bir mesafe katedilmiştir.

Halen dünya üzerinde ICSI yöntemi ile doğmuş on binlerce bebek vardır.

Tub bebek yöntemi ile ilgili her yıl çok sayıda bilimsel araştırma yapılmakta ve gelişmeler umut verici şekilde devam etmektedir.
İleri Dönemler ve Tub Bebek Gelişmelrindeki Beklentiler
Her geçen gün tüp bebek uygulamaları ile ilgili olumlu gelişmeler devam etmektedir. Özellikle PGD (Preimplantasyon genetik tanı) uygulamaları yaygınlaşmaktadır.

Genetik testler, daha iyi labotaruar mediumları ve ortamları, sperm kalitesi ile ilgili daha iyi değerlendirmeler tub bebek tedavileri sonucunda "gebelik" ve "eve bebek götürme" oranlarını arttırmaktadır.

SİMS -HUHNER TEST (Post-coital test, İlişki Sonrası test)

Servikal mukus üç ayrı test ile değerlendirilir:
Sims-Huhner test
Spin-Barkeit test
Fern test.

Sims Huhner Testi(postcoital test, ilişki sonrası test) , ovulasyona (yumurtlamaya) yakın günlerde planlı cinsel ilişkiden 1-12 saat sonrasında servikal mukus (rahim ağzındaki salgı) alınarak mikroskopla içerisinde ne kadar canlı sperm olduğunun sayılması esasına dayanır.

Test sırasında rahim ağzındaki sümüksü maddenin (mukus) uzama kabiliyetine bakılır. Mukus bu dönemde ortalama 10 cm’ye kadar uzayabilir. Mukusun bu kadar uzaması da ovulasyon döneminde olunduğunu gösterir (Spinn-Barkeit Testi).

Mukus kalitesi iyi değilse diğer testlerle ovulasyon günü tespit edilerek test tekrarlanır. Kötü mukus kalitesi gebelik şansını azaltmaktadır.

Kalitesiz mukusun düzeltilmesi için östrogen tedavisi yapılabilir. Eğer buna neden olarak enfeksiyonlar düsünülüyorsa kültür alınıp sonuca göre antibiyotik tedavisi yapılabilir.

Mikroskop altında bir büyütme sahasında 1 -10 adet hareketli spermin bulunması alt sınır olarak kabul edilmektedir.

Pozitif sonucun güvenirliliği tartışılmaz, ama negatif testin değerlendirilmesi daha zordur. Çünkü post koital testte hiç sperm yokken, karın içinden alınan sıvılarda (laparoskopi ile) yeterli sayıda spermin tüplerden geçtiği ve gebeliklerin olduğu gösterilmiştir.

Rahim ağzındaki mukus içerisinde enfeksiyon ve antikorlar nedeniyle sperme karşı oluşmuş olumsuz bir ortamın gösterilmesi için basit bir yöntem olması açısından doktorunuz postkoital test yapabilir.

Bu test sırasında mukus kalitesinin değerlendirilmesi (Spinn - Barkeit Testi) hormonların etkisinin de iyi bir göstergesi olabilir. İyi bir servikal mukozanın her şeyden önce östrogen seviyesi ileilgilidir.

Ayrıca mikroskop altında incelenen mukusun "eğrelti otu" görünümünde olması da ovulasyonun diğer bir bulgusudur. Bu işleme de "Fern testi" adı verilir.

Fern Testi

Sims-Huhner ve Fern testleri, aşılama (IUI, İnseminasyon) yönteminin yaygınlaşmasıyla kullanımı geçmişe göre daha azalan bir kısırlık araştırma yöntemleridir.

KISIRLIKTA ULTRASONOGRAFİ

Ultrasonografik incelemeler, yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılarak batın organlarının detaylı görüntülemesini içeririr.

Ultrasonografik görüntülemeler, hasta radyasyona maruz kalmadığı için son derecede güvenilir yöntemdir.

Ultrasonografi abdominal (karından) veya transvajinal yoldan (vajina içinden) yapılabilir:

Abdominal ultarasonografi (Karından ultrason)
Abdominal (karından) yapılan ultrason için hastanın mesanesinin (idrar torbası) dolu olması gerekir. Çünkü dolu mesane, rahim, yumurtalıklar ve tüpler gibi iç genital (üreme) organlarının görülmesini kolaylaştırır.

Abdominal ultrasonda, ultrasonografik ses dalgaları iç genitalyaya ulaşabilmek için pek çok batın katlarını geçmek zorundadır; bu nedenle görüntü netliği çok iyi değildir. Özellikle şişman kişilerde bu oldukça sorun oluşturmaktadır.
Karından yapılan ultrasonlar özellikle bakire kızlarda ve vajinal ultrasonu tercih etmeyen bayanlarda tercih edilmektedir.

Transvajinal ultrasonografi (Vajina içinden ultrason)
Transvaginal (vajinal yoldan yapılan) ultrason için mesanenin dolu olması gerekmez, hatta boş olması daha iyi sonuç verir.

Transvaginal (vajinal yoldan yapılan) ultrason ile iç genital (üreme) organları bu şekilde daha iyi incelenebilir. Geçilecek batın katları olmadığı için karından ultrasona göre daha tercih edilecek metoddur.

İnfertilite tedavilerinde ultrason önemlidir...
İnfertilite incelemelerinde ultrason muayenesi özel bir yer tutar. Hem ilk başvuruda, hem de tedavi ve takip protokollerinde ultrason size en sık uygulanacak incelemedir.

Kısırlık tedavisi ve izleminde ultrason yöntemi olarak genellikle vaginal ultrason tercih edilmektedir. Hem iç genital organlara (rahim ve yumurtalıklara) yakınlığı nedeniyle, hem de daha iyi çözünürlük sağlaması nedeniyle karından yapılan ultrasona göre üstündür. Ayrıca idrar kesesinin dolu olması da gerekmediğinden her istendiği an uygulanabilmesi hem hasta hem de doktor açısından diğer bir avantajdır.

Vajinal ultrason veya diğer tabiriyle "transvajinal ultrason" ile uterus ve overler (yumurtalıklar) değerlendirilir; uterus (rahim) yapısı, büyüklüğü, şekli, myom gibi hastalıkları tespit edilir. Uterus iç dokusu (endometrium) kalınlığı ölçülür.

Vajinal ultrason, yumurtalık ve tüplerin değerlendirilmesi için de avantajlıdır. Yumurtalıkların büyüklükleri, kist varlığı ve içerdiği folliküller incelenir. Tüplerde çeşitli nedenlerle oluşabilecek sıvı toplanması durumları (hidrosalpinks) araştırılır.



Uyarılmış bir overin vajinal yollu
ultrasonografi ile görünümü





Folikülometri nedir?
Yumurtalıklar içinde her ay düzenli bir yumurta hücresi "folikül" adı verilen içi sıvı dolu kesecik içinde büyümektedir. Kısırlık tedavilerinde hormonal ilaçlarda yumurtalıkların uyarılması ile birden çok sayıda yumurta ve dolayısı ile birden çok sayıda folikül büyümektedir. İşte biz kısırlık (infertilite) tedavilerde mikroskobik boyutta yumurta (oosit) hücrelerini göremediğimizden ötürü folikül takibi yapmaktayız.

Yumurtlama tedavilerinde hormon tedavisi verilirken ultrason altında foliküllerin çaplarını ölçme işlemine "folikülometri" adı verilir. Diğer bir deyiş ile ultrasonla yumurtaların içinde bulunduğu foliküllerin gelişimsel izlemine "folikülometri" denir. Bu şekilde homonların yumurtalıklar üzerinde verdiği cevap izlenmektedir.

Kısırlık tedavilerinde ultrason, follikül büyümesinin takibinde kullanılır.

Tüp bebek tedavilerinde ultrason
Tüp bebekte yumurta toplanması (OPU= Ovum Pick-Up) da yine özel dizayn edilmiş ve gelişmiş bir vajinal ultrason cihazı ile yapılır.

Yine embrio transferi (ET) işlemi de karından yapılan ultrasonla ve mesane iyice dolu iken yapılmaktadır. Ayrıca embrio transferinden sonraki dönemde oluşan gebeliğin gelişimi de ultrason ile izlenecektir.

Vajinal yoldan yapılan ultrason erken gebelik döneminde bebeğe zarar verir mi?
Hayır. Erken veya geç gebelik aylarında yapılan vajinal ultrasonun gebelik ve bebek üzerine hiç bir olumsuz yan etkisi bulunmamaktadır. Halk arasında vajinal ultasonun, düşük veya erken doğum yaptığı ile ilgili söylemler yalnızca hurafeden ibarettir.

Yine, karından yapılan ultrason incelemeleri de bebek üzerinde bir sorun oluşturmamaktadır.

Erkek infertilitesinde ultrason
Erkek infertilite faktörlerinin tespit edilmesi durumunda, testislere yönelik ultrason ile inceleme yapılır. Doppler ultrason, kan akımının değerlendirilmesinde kullanılır.

Amniyosentez

AMNİYOSENTEZ


Amniyosentez, anne karnından ince ve uzun bir iğne yardımıyla amniyon sıvısının alınması işlemidir. Genellikle 16-22. gebelik haftaları arasında riskli gebeliklerde yapılır. Tecrübeli ellerle yapıldığında oldukça ağrısız ve bebek için riskleri azdır.

Alınan sıvıda bebeğe ait dökülen canlı hücreler vardır. Bu hücreler özel bir kültür ortamında 18-20 gün bekletilerek üretilir. Üretilen hücreler belli bir safhada toplanılarak kromozomları ayrıştırılır ve mikroskop altında görüntülenerek kromozomlar analiz edilir.

Kromozom analizinde görüntülenen hücreler direkt bebeğe ait olduğu için bebeğin kromozom yayılımını belirtir. Bu şekilde bebeğe ait kromozomlarda olan problemler rahatlıkla görülebilir ve aynı zamanda cinsiyet kromozomlarının incelenmesiyle bebeğin cinsiyeti de ortaya çıkar. (Ancak yasa gereği ülkemizde amniyosentez sonrası cinsiyet tanımı yapılmamaktadır.)

Karından bir ince iğneyle ultrason eşliğinde amniyon kesesine girilir.

Yaklaşık 20 cc amniyon sıvısı enjektör ile aspire edilerek genetik laboratuara gönderilir.


Amniyosentez kimlere neden yapılır?

Ø 35 üzerindeki anne yaşı (üçlü tarama testine bakılmaksızın)

Ø Anne adayının yaşının genç olmasına rağmen (<35)>

Ø Üçlü veya ikili tarama test sonucunun normalin üstünde olması durumunda (Genellikle 270 de bir olasılığın üstü patolojik olarak kabul edilir)

Ø Ailede Down sendromlu birey varlığı

Ø Gebede daha önceden Down syndromu gibi kromozomal bozuklukları taşıyan bebek doğurma öyküsünün olması

Ø Rubella, CMV veya herpes gibi intrauterin (gebelik sırasında ortaya çıkan) infenksiyonlarin tespiti (Amniyosentez sıvısından PCR tekniği ile aktif virüs aranır)

Ø Noral tüp defektlerinde( NTD); Alfa fetoprotein (AFP) ya da asetil kolin esteraz enzim seviyesi için

Ø Hemofili gibi sekse bağlı geçen hastalıkların tespiti için

Ø Eritroblastosis featalis gibi kan hastaliklarinda

Ø Cystunria gibi bir takım enzim eksikliklerinde

Ø Fetal akciğer olgunlaşma tayininde (genelde riskli bir gebeliğin son aylarında, doğum kararını doğru zamanda verebilmek amacıyla yapılır)

Ø Bir takım fetal bozuklukların medikal tedavisinde

Ø Gebeliğinin ilk dönemlerinde "Colchicine" isimli bir ilacı kullananlarda (colchine, özellikle FMF- Familial akdeniz ateşi hastalığında kullanılır)

Amniosentezin Riskleri


% 0.5 oranında (200 de bir olasılıkla) bebeğin kaybedilme riski vardır. Ancak unutulmamalıdır ki; tüm cerrahi girişimler gibi bu riskler tecrübeli ellerde en aza indirilebilir.

Ø Fetusun amniosentez ignesinden zarar görmesi

Ø Fetusun enfeksiyon kapması veya iğneden hasar görmesi

Ø Placentanın infenksiyon kapması (Plasentit)

Ø Düşük (abort)

Ø Erken doğum

Ø Membran rüptürü (Suyun gelmesi)

Ø Amniosentez sırasında sıvı kaçağı 1-2 gün sürebilir.

Ø Kan uyuşmazlığında izoimmunizasyon artabilir. Bu yüzden eğer eşler arasında bir kan uyuşmazlığı da varsa amniosentez sonrasında ilk 72 saat içinde kan uyuşmazlığı iğnesi (Anti D İmmunglobulin) yapılmalıdır.